Liderler

Teknoloji şirketleri finansal inovasyonda öncü rol oynuyor

0

Finansın bilişim ve ağ teknolojilerine geçişte öncü bir rol oynadığı genel kabul görmüş bir gerçek. Dijitalleşmenin birçok sektöre yabancı bir kavram olduğu 1990’larda bile Türkiye’de finans sektörü bilgisayarlaşma sürecini tamamlamış, ağ teknolojilerine geçiş için önemli yatırımları yapmaya başlamıştı. Bugün sektörün dijitalleşme gündeminde mobil ödeme sistemlerinden nesnelerin internetine kadar birçok vizyoner konu var. Teknoloji denildiğinde Türkiye’de akla gelen ilk şirketlerden biri olan Turkcell’in Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Osman Yılmaz ile hem finansın dijitalleşme yolculuğunu hem de Turkcell’in bu alana katkılarını konuştuk.

Dijitalleşmenin 1990’larda finans bölümlerinde temel muhasebe ve ERP uygulamalarıyla birlikte başladığını görüyoruz. O zamandan günümüze yaşanan bu dönüşümü kendi deneyimlerinizle birlikte anlatır mısınız?

Finans denince akla ilk bankacılık gelir. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da bu geçerli. Daha çok sermaye ayırabilmeleri, büyük yapıda olmaları ve çok sayıda kişiyi istihdam edebilmeleri bankaların, finans alanına öncülük edebilmesini sağladı.

Finans, bir teknoloji şirketi kadar inovasyon yapan bir sektördür. Ülkemizde de teknolojiyi kullanma ve benimseme anlamında sektörün gelişmekte olan ülkelerin çok ilerisinde olduğunu görüyoruz. Bankacı olarak çalıştığım dönemde Türkiye’deki yerel bankaların uluslararası bankalardan çok daha ileride mobil bankacılık ve internet bankacılığı teknolojilerine sahip olduğunu gözlemleme imkânım oldu. Öyle ki, çalıştığım bankanın Avrupa’daki bütün mobil bankacılık altyapısı ülkemizde geliştiriliyordu. Biz alternatif kanallarda, internet bankacılığında Avrupa’nın çok önündeydik. 4-5 yıl öncesine kadar dijital bankacılıkta Avrupa’nın ilerisinde yer alıyorduk. Ancak son yıllarda bu hızın biraz gerisinde kalıyoruz.

Şu anda sektörde ne gibi gelişmeler yaşanıyor?

Artık çok farklı trendlerden bahsediyoruz. Alibaba, Google, Tencent, Facebook gibi Büyük Teknoloji firmalarının sahip oldukları verinin gücünü de kullanarak yeni ürünler ve dijital altyapılar oluşturarak finansal inovasyonda öncü rolü aldıklarını görüyoruz. Bugün dünyada piyasa değeri olarak büyük bankaları yakalamış birden fazla ödeme şirketi var. Örneğin Alipay, piyasa değeri olarak dünyada birçok bankadan daha büyük değere sahip. Çin’de 800 milyondan fazla kişinin kullandığı ve artık ödemelerin yüzde 80’den fazlasının gerçekleştirildiği bir platform haline gelmiş durumda.

Avrupa’da da bankacılığı temelden etkileyecek düzeyde önemli gelişmelerin yaşandığını görüyoruz. Örneğin ödeme şirketlerine bütün banka hesaplarını görme yetkisi verildi. 1 Ocak 2019 itibarıyla Payment Services Directive 2 (PSD2) adı verilen düzenleme yürürlüğe girdi. Bu demek oluyor ki Avrupa’da lisanslı bir ödeme şirketi üzerinden tüm banka hesaplarınıza ulaşabilecek, faturalarınızı ödeyebilecek, istediğiniz bankaya para transferi yapabilecek ve tüm ödeme ve tahsilat işleminizi gerçekleştirebileceksiniz anlamına geliyor. Artık bankacılık müşteri bilgisinin tek bir bankayla sınırlı kalmadığı açık bir platforma dönüşüyor. Devrim niteliğinde bir gelişme bu. Türkiye ise bu alanda regülatif geliştirmeleri yeni yeni konuşmaya başladı. O açıdan önümüzdeki dönemde Türkiye’de finansın dijitalleşmesi anlamında ciddi bir fırsat var. Türkiye’nin Büyük Teknoloji şirketi olarak Turkcell bu alanda ürün ve altyapı olarak hazırlıklarını yapıyor.

Sizin Turkcell olarak finans alanında gerçekleştirdiğimiz özel çalışmalar var mı? Turkcell finans alanına nasıl bir değer katıyor?

Türkiye’nin en büyük teknoloji şirketi olarak biz de özel finansal çözümler sunuyoruz. Sektörün gelişimi ve dönüşümüne katkı sunmak üzere çalışmalarımızı yürütüyoruz. Üç yıl önce önemli bir adım atarak Turkcell Finansman şirketini kurduk. Şu an müşteri sayısı bakımından Türkiye’nin en büyük tüketici finansman şirketine sahibiz. Güçlü bir sermaye yapımız var. Bilanço büyüklüğümüz 5 milyar TL’ye yaklaştı. Bugüne kadar 10 milyondan fazla kredi işlemi gerçekleştirdik. Bu bir finans kurumu için muazzam bir büyüklük.

Bunun yanında Turkcell Ödeme Hizmetleri A.Ş. (TÖHAŞ) adını verdiğimiz, Paycell markamızı bünyesinde barındıran ödeme hizmetleri şirketimiz var. Paycell, para yükleyip internet üzerinden veya fiziksel olarak istediğiniz yerden alışveriş yapabildiğiniz ön ödemeli kartları içeren bir platform. Bu platform üzerinden fatura ödemelerinizi yapabilir, internet alışverişlerinizi doğrudan faturanıza yansıtabilir veya kayıtlı kredi kartıyla dilediğiniz yerden alışveriş yapabilirsiniz. Ödeme hizmetlerinde şu an 5 milyona yakın kullanıcısıyla en büyük firmalardan biri haline geldik. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) açıkladığı verilere göre Türkiye’de en kârlı ödeme hizmetleri şirketiyiz. Avrupa’daki gibi açık bankacılık mevzuatlarının Türkiye’ye uyarlanmasıyla birlikte bu alanda çok daha büyük bir sıçrama olacağına inanıyoruz.

Yakın zaman önce mobil POS düzenlemesi devreye girdi. Ödeme Kaydedici Cihaz (ÖKC) bağımlılığını azaltan bu düzenleme, cep telefonlarımızın birer POS makinesi haline gelmesinin yolu açılıyor. Yani hem ödeme hem de tahsilatı artık cep telefonu üzerinden yapabileceksiniz. Bunun için sadece ekosistemin büyümesi yeterli. Çin’e gittiğiniz zaman boynunda QR kodu asılı pazar satıcılarını görebilirsiniz. Alipay ve WeChat üzerinden bu kolayca gerçekleştirilebiliyor.

Artık dünyada “Nakitsiz Toplum” (Cashless Society) dediğimiz, fiziki paranın kullanılmadığı bir sistemden söz ediyoruz. Bu Çin’de başladı, Hindistan’da ise çok yayıldı. Türkiye’de de yayılacak. Bu aynı zamanda ekonominin kayıt altına alınması ve aracılık maliyetlerinin azaltılması suretiyle enflasyonun düşürülmesi için de önemli bir fırsat.

Enflasyona olumlu yansıyacağını nasıl öngörüyorsunuz?

Şu an baktığınızda Türkiye’de yapılan her kartlı ödemede oldukça yüksek takas komisyonları var. Herkesin aynı platformda buluştuğu, aracısız ve nakitsiz bir sistem oluşturmanız bu maliyetleri düşürmek için ciddi bir potansiyel sunuyor. Çin’de bu maliyetler çok düşük. Bizim hayal ettiğimiz platformda da çok düşük olacak. Ayrıca biz işe sadece ödeme değil tahsilat tarafından da bakıyoruz. Çünkü aslında tahsilatı yapan maliyete de katlanan taraf oluyor. Mesela, siz etiket fiyatını 100 lira görüyorsunuz ama tahsil eden bankadan 97 lira alıyor. Bunu ortadan kaldırmak ekonomide verimi artırır ve kayıt dışını azaltır. Doktorlar, taksiciler, ev yardımcıları, ustalar, küçük esnaf, herkesin bir tahsilat aracı olacak. Ödeme Kaydedici Cihazlar (ÖKC) gibi çok maliyetli cihazlardan da bahsetmiyoruz. Hem satınalma hem de bakım maliyeti olarak çok daha uygun ürünler üzerinde çalışıyoruz. 3-4 bin liralık cihazlara karşı 100 dolar. Bakıyorsunuz POS cihazlarının çoğu da ithal. Fiyatları çok yüksek. Onu almak yetmiyor. İçine eklediğiniz her bir banka için ayrıca aidat ödüyorsunuz. Bunun üzerine bir de bakım, yükleme maliyetleri ekleniyor. Oysa geliştireceğimiz cihaz da bir POS makinesi işlevi görecek; Fiş verebilecek, QR kod okuyacak. Buna müzik, online mesajlaşma platformu gibi uygulamalar da yükleyebileceksiniz.. Bununla manyetik slip, çip veya temassız teknoloji üzerinden ödeme alarak maliyeti 5’te 1’e indirebileceksiniz.. Bir kuryeye vererek sipariş alabilir, ödeme sağlayabilir veya puan sistemi bile uygulayabilirsiniz. Alternatifler giderek artıyor. Bunların yayılması lazım.Ekonomide kayıt dışının azalması, verginin tabana yayılması, nakitsiz toplum oluşması için de bu gelişmeler çok önemli. Elektronik ticaretin artması ülkemizde enflasyonu ciddi anlamda aşağı çeker. E-ticaret arttıkça işletme ve aracı maliyetleri düşüyor. Ödemede aracılık maliyetlerinin düşmesi de bu alanda ciddi bir potansiyel sunuyor. Turkcell olarak açıkladığımız stratejinin öncelikli başlıkları arasında ödeme hizmetlerinde liderlik, en yenilikçi çözümleri sunma yer alıyor. Sadece abonelerimize yönelik değil, hem kurumsal hem bireysel müşterilerimiz arasında köprüyü oluşturacak stratejiler üzerinde çalışıyoruz.

Türkiye’de çok ciddi anlamda ekonominin altyapısını oluşturan bir KOBİ segmenti var. Bu KOBİ segmenti de dijitalleşmeye biraz daha uzak kalabiliyor. Bir CFO gözüyle baktığınızda dijitalleşmenin yaygınlaşması için Türkiye’nin başka neye ihtiyacı var?

Son beş yıla baktığımızda şirketlerde genel anlamda yatırımların yavaşladığını görüyoruz. Ancak Turkcell başta olmak üzere teknoloji şirketleri yatırım yapmaya devam ediyor. Turkcell olarak son beş yılda 26 milyar lira yatırım yaptık. Ülkede yatırımın küçüldüğü dönemde bizim yılda ortalama 1 milyar doların üzerinde bir yatırımımız oldu. Önümüzdeki 3 yıl için de toplam 15 milyar TL düzeyinde bir yatırım planımız var. Teknoloji yatırımlarımızı sürdürdük, çünkü teknoloji verimlilik demek. Aslında bu yatırımların maliyetini başka yerlerden çıkarıyorsunuz. Maliyetlerinizi yönetim altına alıp, verimliliğini artırarak işinizin erişim alanını genişletiyorsunuz.

Teknoloji alanındaki yatırımlarda da yavaşlama görmüyoruz. Son dönemlerde Kurumsal alandaki işlerimizin bireysel tüketici segmentinden 6-7 puan fazla büyümesi bunun en önemli göstergesi. Normalde ekonomide büyümenin yavaşladığı dönemlerde, yatırımlarda yavaşlama olur ancak bireysel harcamalar özellikle iletişim hizmetleri gibi temel ihtiyaç alanlarında devam eder. Oysa bugün dünyanın en hızlı büyüyen telekom operatörü olarak kurumsal alanda bireyselin üzerinde bir performans sergiliyoruz. Yatırımların yavaşladığı ve finansman maliyetlerinin arttığı bir dönemde bunu başarmamız bir tesadüf değil. Bu, en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm şirketlerin dijitalleşme ihtiyacının artmasından kaynaklanıyor.

Bugün artık geleneksel yöntemlerle işinizi sürdürmeniz, pazar payı kazanmanız, bırakın dışa açılmayı iç pazarda bile tutunmanız çok zor. Küçük butik bir otelden orta ölçekli markete kadar herkes kendine e-ticaret platformu kurmaya veya bir e-ticaret platformunda kendine bir dükkân açmaya çalışıyor. Büyük şirketler ise sunucularını veri merkezimize taşıyarak ve ekipmanlarını yenileyerek satışlarını tablet üzerinden yapıyor. Herkes bütçesinin el verdiği ölçüde dijitalleşme adımlarını atıyor. Sadece özel sektörde değil kamuda da dijitalleşmenin arttığını görüyoruz. Biz şu an beş büyük şehir hastanesinin en büyük servis sağlayıcısıyız. Hastanelerin dijital entegrasyonunu uçtan uca kuruyoruz. Hastane bilişim yönetimi sistemlerini hayata geçiriyoruz. Kamunun yaptığı yatırımlar özel sektörün de önünü açıyor. Diğer yandan 4G kapsama alanı genişledikçe veri tüketimi ve dijitalleşme ihtiyacı artıyor. Nesnelerin interneti kavramı devreye giriyor. Heyecan verici, umutlandıran gelişmeler yaşıyoruz.

Giderek dijitalleşen bu dünyada CFO’nun rolü nasıl değişiyor?

Dijitalleşme ile şirketlerin küresel entegrasyonu çok arttı. Eskiden CFO’lara ‘bean counter’, yani fasülye sayıcı derlerdi. Muhasebe defterini tutar, bütçenin plana göre yapılıp yapılmadığını kontrol ederlerdi sadece. Ama bugün nasıl daha fazla değer yaratabileceğine, kaynakları nasıl etkin kullanabileceğine, günümüzün artan belirsizlik ortamında iş modelini finansal risklerden nasıl koruyabileceğine odaklanan bir CFO’luk anlayışı görüyoruz.

Ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülke grubuna baktığımızda dalgalanmaların ve belirsizliklerin yüksek olduğu bir sınıftayız. Biz hep Türkiye’yi konuşuyoruz, ama tüm ülkeler için genel bir belirsizlik ortamı hakim. Gelişmekte olan ülkelerin en büyük olanı Çin, ticaret savaşı veriyor. Büyümesi çift haneli rakamlardan yüzde 6’lara geriledi. Güney Afrika’nın ekonomisi yüzde 3 daraldı. Brezilya petrol fiyatlarının düşüşünden bu yana içinde bulunduğu krizden hâlâ çıkabilmiş değil. Çok fazla belirsizlik ve istikrarsızlık var. Böyle dönemlerde bizim iş modelimizi risklerden korumamız gerekiyor.

Finansal olarak iş modelimizi güçlü temellere oturtamazsak başarılı olamayız. Bunun için de önem verdiğimiz üç odak alanı var: Birincisi kur ve faiz risklerinden korunmak. Teknoloji şirketleri olarak yatırımlarımız genelde döviz cinsinden. Bunların arasında lisans, baz istasyonu, fiber altyapı ve veri merkezi yatırımları yer alıyor. Ekipman yatırımlarında her ne kadar yerli payını yüksek tutmaya çalışsak da, ortalama yüzde 65 gibi bir yabancı payı var. ULAK, tekno parklarla işbirliği gibi projeler sayesinde bu oranı yüzde 90’lardan geriletmeyi başardık. Diğer taraftan gelirlerimizin yüzde 90’ı TL cinsinden. Bu da bilançomuzda dengesizlik yaratıyor. Bu yüzden kur risklerine karşı, para ve türev piyasalarda gerekli enstrümanları kullanarak kendimizi koruyoruz. Turkcell bu alanda en ihtiyatlı ve başarılı şirketlerden biri. Açık pozisyon taşımayan, her yıl 1 milyar üzerinde yatırım yapmasına rağmen kur risklerinden korunabilen bir şirket.

İkinci odak alanımız likidite yönetimi. Kur faizi riskini almak tehlikelidir, zarar edebilirsiniz. Nakit akışını yönetemeyen şirket birkaç ay içinde temerrütte düşebilir. Biz nakit akışını çok önemsiyoruz. Borçlanmalarımızı yatırım vadelerimizi göz önünde bulunduracak şekilde uzun vadeli yapıyoruz. Her zaman önümüzdeki iki-üç yılı karşılayacak nakit taşıyoruz.

Son olarak, doğru fiyatlama yapıyoruz. Biz hiçbir zaman fiyatla rekabet eden bir operatör olmadık. Lider operatörüz. En kaliteli hizmeti sunuyoruz. Altyapı gücümüzün yanında sunduğumuz ürün ve hizmetlerle de ayrışıyoruz. Turkcell size gerçek anlamda bir dijital deneyim sağlıyor. TV, müzik, anında mesajlaşma, bulut, veri saklama, Dergilik gibi her alanda ihtiyacı karşılayan zengin platformlarımızla kullanıcılarımıza dolu dolu bir dijital deneyim sunuyoruz. Sunduğumuz bu deneyim ve sağladığımız faydaya göre bir fiyat belirliyoruz. Fiyatlamamızda maliyet unsurunu göz ardı etmeyerek uzun vadede bilançomuzu risklerden koruyoruz. Bu üç alan bizim için çok önemli. Benim de CFO olarak rolüm güçlü temeller üzerine kurulu bu yapıda değer yaratarak operasyonumuzun performansını artırmak. Turkcell’de bunu görüyoruz. Üç yılda üst üste dünyanın en hızlı büyüyen operatörüyüz. Kâr marjımızı artırıyoruz, FAVÖK’ümüzü yüzde 40’ların üzerine taşıdık. En zor koşullarda bile net kâr elde ettik. Bu finansal sonuçlar operasyonlarımıza da yansıyor.

CFO’nun değişen rollerinden bahsettik. Yetkinliklerine baktığımızda artık dijital enstrümanlardan daha iyi anlayan CFO’lara mı ihtiyaç var? Günümüzde CFO olmayı hedefleyen gençlere ne tavsiye edebilirsiniz? Hangi yetkinliklere ve donanımlara sahip olmaları gerekiyor?

Finans ve ekonomide birden fazla ana akım var ve her dönemin belli popüler başlıkları oluyor. İş hayatımın ilk yıllarında finansta en önemli birimler, hazine ve yatırım bankacılığıydı. Bankaların gelirlerinin büyük bir kısmı sermaye piyasası işlerinden, halka arzlardan geliyordu. Krizden sonra en önemli birimler risk yönetimi olmaya başladı. Hazine birimleri küçüldü. Hem bankaların kendi aldıkları riskler hem de müşteri riskleri önem kazanmaya başladı. Son dönemlerde ise finansta ilgi bankalardan ‘fintech’ firmalarına kaymaya başladı. Dünyada birçok fintech şirketi kuruldu. Artık geleneksel bankalar küçülüyor.

Birleşme satınalma aktivitesi tarafında da son dönemlerde en büyük işlemler fintech firmaları arasında gerçekleşiyor. Milyarlarca dolarlık işlemler duyuyoruz. Batılı şirketler Asya’dan, gelişmekte olan ülkelerden şirket alırlardı. Şimdi Çinli şirketlerin diğer ülkelere yöneldiğini görüyoruz. Çok ciddi iş olanakları var. Özellikle dijital bankacılığın, açık bankacılığın gelişmesiyle büyüme potansiyeli çok yüksek. Fintech kısa sürede finansta en popüler alan oldu.

Eskiden finansçının çok iyi matematik ve temel ekonomi bilmesi gerekirdi. Hatta hazine tarafında çalışacaksa kendi kodunu yazabilecek düzeyde yazılımdan anlaması önemliydi. Şu an bir finansçının çok iyi bir proje yöneticisi olması gerekiyor.

Turkcell olarak finanstan başlayarak çok büyük bir dijital dönüşüm içindeyiz. Manuel yönettiğimiz süreçleri ne kadar otomatize edebiliriz, buradan sağladığımız verimle diğer alanlarda şirketimize nasıl başka değerler katabiliriz, en optimal istihdam seviyesine nasıl ulaşabiliriz, ERP sistemlerimizi nasıl en optimal düzeye getirebiliriz, 16 grup şirketimiz arasında en etkin konsolidasyonu nasıl sağlayabiliriz gibi konulara odaklanıyoruz. Bu sadece iyi finans bilgisi değil, iyi organizasyon yetenekleri, iyi proje yönetimi yetkinlikleri gerektiriyor. Günümüzde iyi şirketler CEO’lar tarafından görev tanımları belli kutulara sığdırılmış organizasyonlar halinde yönetilmiyor. Biz finans içinde dahi belli projelerde farklı birimlerden arkadaşları bir araya getirerek hızlı çözümler ve projeler üretiyoruz. Günümüzün hızlı değişen dünyası bunu gerektiriyor. İyi finansçı olmak sadece iyi matematik ve ekonomi bilmek değil; her anlamda dünyadaki yenilikleri takip etmek, organizasyon yetkinliklerinin yüksek olması ve kendisini sürekli yenilemek demek. Finansta bir yıl geride kalırsanız çok şey kaçırmış olabilirsiniz.

Yakın zaman önce en iyi CFO ödülü aldınız. Son olarak bundan kısaca bahseder misiniz?

Geçen yıl Turkcell finans ekibi olarak oldukça başarılı bir yıl geçirdik. 500 milyon dolarlık bir tahvil ihracımız oldu. Zorlu piyasa koşullarında oldukça iyi projelere imza attık. Euro, Çin Yuanı ve Dolar’ı aynı anda içeren, sadece Turkcell ve iştiraklerinin kullanabileceği bir sistemde Türkiye’nin ilk çoklu para birimi ve çok kullanıcılı kredisini kullandık. İlk defa sukuk ihracı gerçekleştirdik. Bonds and Loans adında, her yıl gelişmekte olan ülkelerde kredi ve borçlanma alanlarında en iyi finansman işlerine ödül veren organizasyondan dört ödül aldık. Bir de Fortune dergisinin en iyi CFO ödülüne layık görüldük. 2018 başarılı bir yıl oldu. 2019’da da yenilikçi ve iyi finans uygulamalarına devam ediyoruz.

Sürdürülebilir finans modeline dayalı bir kredi de aldık. Bu kredi enerji verimliliği, sürdürülebilirlik, kurumsal yönetim gelişimi, şeffaflık çalışmalarını finanse etmek için kullanıldı. Turkcell olarak iyi finans uygulamalarına önem veriyoruz. Güneş enerji santrali kuruyoruz. Gelirimizin bir kısmını toplumsal fayda projelerine ayırıyoruz. Dergilik uygulamamızla on binlerce ağacı koruyoruz. Bütün binalarımızda atık yönetimi var. Bütün masalarımıza üç ayda bir attığımız çöplerden üretilmiş poşet gübre gelir. Geleceği Yazan Kadınlar projemiz var. Geliştirdiğimiz programların bir kısmını kadınlara test ettiriyoruz. Kadınlarımızın dijital bilinçlerini geliştirip onlara istihdam sağlıyoruz. Hem şirketin hem toplumsal faydanın sürdürülebilir olacağının bir göstergesi.

OSMAN YILMAZ KİMDİR?

Boğaziçi Üniversitesi Finans Mühendisliği bölümünden mezun olan Osman Yılmaz, Özyeğin Üniversitesi’nde finans alanında doktora yaptı. İş hayatına 2006 yılında İş Bankası Hazine bölümünde adım atan Yılmaz, BNP Paribas Türkiye ofisinde bir yıla yakın çalıştı. 2008-2016 yılları arasında HSBC Küresel Varlık Yönetimi İstanbul ve Londra ofislerinde görev aldıktan sonra Turkcell’de Hazine ve Risk Yönetimi Direktörü oldu. Yılmaz 2018’den bu yana Turkcell’de Finanstan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütüyor.

Comments

Yorum yapma kapatılmıştır